Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Ferdi ERDOĞAN
Ferdi Bey, sizi biraz özel hayatınızda da tanımak isteriz, kişisel yaşamınızla ilgili bize paylaşımda bulunabilir misiniz?
Ortaöğretimimi İstanbul, Pertevniyal Lisesi’nde, üniversite eğitimimi ise İstanbul Üniversitesi, Fen Fakültesi, Jeoloji Yüksek Mühendisliği Bölümü’nden 1979 mezun olarak tamamladım. 34 yıllık evli, iki çocuk babasıyım.
Çalışma hayatıma öğrencilik yıllarımda, Koç Grubu Motor Ticaret’te otomobil yedek parça tedarik ve dağıtım işinde başladım ama üniversiteye devam mecburiyeti nedeniyle bu işi önce part time olarak sürdürdüm, sonrasında okul ağır bastı ve çok severek yaptığım bu işten ayrılmak zorunda kaldım. Üniversite sonrası Kale Grubu ile tanıştım ve tam 38 yıldır kesintisiz Kale Grubu’ndayım. Grup içinde dört şirket değiştirdim. Başlangıç Çanakkale Seramik, sonra Kalemaden, Kalekim ve Kaleseramik oldu. Son 20 yılı Genel Müdürlük olmak üzere hep operasyonel işlerin içinde yani cephede çalıştım, dolayısıyla bisiklette devamlı pedal çevirdim. Son görevim Kaleseramik Genel Müdürlüğü ve Yapı Ürünleri Grup Başkanlığı idi. Şu anda Kale Grubu Şirketleri’nde ve Kaleseramik Vakfı’nda Yönetim Kurulu üyelikleri yapıyorum. İSO ve ÇTSO Meclisleri üyesiyim.
Fiili 37 yıl, seramik endüstrisinin hem içinde hem de her iki ucunda, yani maden üretim/hammadde hazırlama ile yapı kimyasallarında bilfiil çalıştım. Sanırım benzer iş kollarında, bu tip bir kariyer yolculuğu yok denecek kadar azdır. İnşaat sektörünün büyük bir bölümünde olduğu gibi seramik işi, iki ustanın elleri arasındaki bir endüstridir. Başlangıcı kazma kürek ile madencilik; bitişi mala sünger ile seramik döşeme işidir. Eğer iki taraftaki işler iyi yapılamaz ise, siz ortasındaki seramik ve yapı kimyasalları endüstrileri olarak en iyi teknolojilerle ve en iyi standartlarla üretim yapsanız dahi sonuç müşteri memnuniyeti açısından hüsrandır. Kimse sizin teknolojinize vs bakmaz.
İnşaat malzemelerinde yerli ürün ‘Made in Turkey’ (Türkiye’de üretildi) kullanılmasına dair söylemleriniz var. Bu konuda dergimiz okuyucularına söylemek istedikleriniz nelerdir?
Günümüz global rekabet ortamında değişime ayak uydurabilenler ayakta kalıp pastadan payını alıyor. 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen Türkiye’nin inşaat malzemesi sanayicileri olarak; Türkiye markasıyla öne çıkıp, ihracatımızı artırarak çok daha güçlü bir konuma gelmemiz gerekiyor.
Ürünlerimiz kalitesiyle kendini dünya çapında ispatlamış durumda. İhracat performansımız da bunu destekler nitelikte. Ama ne yazık ki yurtiçinde birçok ürün grubunda hala ithal ürünler tercih edilmekte. Dış Ticaret Endeks raporlarımız da gösteriyor ki ‘Made in Turkey’ algısı henüz iç pazarda dahi hak ettiği değeri tam görememektedir. Karar vericiler, taşıması zor ve maliyetli olan malzemeyi yerli kullanırken; içine akıl ve performans yüklenen malzemeleri ithal kullanma eğilimindedir. İç pazarda da yerli malzemeye duyulacak güvenin artması şart. Mümkün olduğu kadar ihracatın arttığı ithalatın azaldığı bir dengeyi kurmaya çalışmalıyız.
Binalar yükseldikçe, köprülerin boyları uzadıkça, tüneller dağlardan denizlerin altına yapılmaya başlandıkça ve özellikle kamu projeleri megalaştıkça; hem malzemeleri, hem proje geliştiricileri, hem mimarları, mühendisleri hatta ustaları, hem de müteahhitleri ithal ediyoruz. Bu nedenle en iyi tecrübe ve bilgiye sahip olduğumuzu iddia ettiğimiz inşaat sektöründe, ihracatta ortalama kg fiyatımız 50 sentlik ürünlerden ortalama fiyatımız 2,5-3,0 dolarlık ürünlere doğru devşirmeliyiz. İthal malzemelerden şikayetçi isek önce bu alanlarda kaslarımızı güçlendirmeliyiz. Yatırımlarımızı yeni ürün üretimleri kadar mevcut teknolojileri yenilemeye de dönük yapmalıyız. Her platformda Endüstri 4.0 derken aynı teknolojilerle bunu yapacağımızı düşünemeyiz.
Türkiye’de inşaat sektörünün bugünü ve geleceği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
İnşaat, bugün Türkiye’nin temel ve lokomotif sektörü. Perakendeden hizmet sektörüne kadar zincirleme olarak birçok sektöre doğrudan etki ediyor. İnşaat malzemeleri sanayi Türkiye’nin en güçlü sanayi kollarından biri. Son dönemde yaşanan gerilemelere karşın, hala Türkiye’nin en yüksek ihracat yapan ve ülke ekonomisine en çok katma değer sağlayan sektörü. İnşaat sektörü büyüdükçe beraberinde ekonomiyi de büyütecektir. İhracatımızı artırmak için özellikle mevcut ve hedef pazarlarda etkinliğimizi artırmak istiyoruz.
Gelecekte en önemli konu ‘kaynakların yönetimi’ olacak. Dünya nüfusunun üçte ikisi kentlerde yaşayacak. Doğal kaynakların kullanımı 100 milyar tona ulaşacak. Enerji verimliliği, su verimliliği, atık verimliliği, zaman verimliliği en önemli konular haline gelecek. Endüstriyel atıklardan inşaat malzemeleri üretilmeye başlandığına göre, farklı sektörlerin AR-GE’leri ile bir araya gelerek girdilerini ve atıklarını birlikte değerlendirme çalışmaları inovasyon çalışmalarını artıracaktır.
Akıllı, yeşil binaların, pasif evlerin, akıllı kentlerin planlandığı bir dünyada, inşaat malzemelerinin sadece çimento ve demirden ibaret olmadığı aşikar. Üretimden lojistiğe, tasarımdan uygulamaya, inşaat malzemelerinin bu ekosistem dışında kalması düşünülemez. Kaynakların akılcı ve etkin kullanılmasının önemi bu yüzden her geçen gün artıyor.
Kaynakların doğru kullanılması adına en efektif yol, birlikte ortak akıl ve ortak çözüm üreterek en yüksek katma değeri yaratmak olmalıdır. Doğru malzemenin doğru yerde doğru proje ile ve doğru ellerde yapıldığından; yani belgeli malzemelerin belgeli yolculuğundan emin olmalıyız. Hiçbir malzemenin kendiliğinden bir yapının herhangi bir yerinde yer alması mümkün değildir. Bu nedenle içerde ve dışarda, ithalatta ve ihracatta denetim ve gözetim son derece önemlidir.
Günümüzün en önemli teknolojik örneklerinden biri de, BIM yani Yapı Bilgi Modellemesi. Gelişmiş ülkelerde yatay entegrasyonun en güzel örneklerinden biri olan BIM nihai müşteriden üreticiye kadar tüm paydaşların ortak aklının buluştuğu, enerjiden atık yönetimine kaynak kullanımından kullanıcı ilişkilerine kadar tüm sürecin bir bütün olarak ele alındığı bütünleşik yapı tasarım yaklaşımı. Dijitalleşmeden Endüstri 4.0’a, AR-GE’den inovasyona tüm ihtiyaçların ve çözümlerin yanıtlarını bulduğu bir platform. Bir yapının yaşam dönemi boyunca gerekli tasarım ve proje verisinin dijital formatta yönetilmesini sağlayan BIM, yapı için adeta bir bilgi bankası niteliği taşıyor. Tüm proje ortaklarının projeyle ilgili en ince ayrıntısına kadar detaylı bilgi sahibi olmasını sağlamakla birlikte bütün disiplinlerin bir arada ve uyum içinde çalışmasına imkan yaratıyor. BIM’in, Türkiye’de kullanımının daha da yaygınlaşması gerektiğine inanıyoruz. BIM başta kamu yatırımları, mega projeler ve kentsel dönüşüm olmak üzere tüm inşaat sektörünün yurtiçi ve yurtdışı işlerinde, müteahhitlerimizden malzemecilerimize kadar bir iş birliğinin kotarılması ve dolayısıyla rekabette fark yaratılmasının aracı olacaktır. Biz de Türkiye İMSAD olarak, inşaat malzemesi sanayisinin çatı örgütü misyonumuzdan hareketle BIM uygulamasının inşaat malzemesi sektöründe yaygınlaşması için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Ama bu hedef sadece biz malzeme üreticileri ile değil inşaat sektörünün diğer paydaşları olan mimar, mühendis, müteahhit ve teknik müşavirler ile yazılımcılar, danışmanlar ve akademisyenlerle de ilgili. Türkiye’de BIM konusunda yapılan toplantı ve seminerlerde vardığımız ortak kanı, bu konuda bir odak oluşturulmasının gerektiği yönünde oldu. Bu bağlamda buildingSMART Türkiye Temsilciliği’nin kurulmasına yönelik düzenlenen toplantıya ev sahipliği yaparak ilk adımı attık ve buildingSMART Türkiye Çalışma Grubu’nu kurduk.
Türkiye İMSAD bu gelecek vizyonun neresinde yer alıyor?
Türkiye İMSAD olarak, 80 büyük sanayici firmamız, 36 alt sektör derneğimiz ve 15 paydaş üyemizle, 112,3 milyar dolar toplam pazar büyüklüğüne sahip bir sektörü temsil ediyoruz. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye inşaat malzemesi sanayisinin, katma değeri yüksek ürünler üretmesini, hem sektörümüz hem ülke ekonomisi için son derece önemli buluyoruz.
Türkiye inşaat sektörü, malzeme kalitesinin yanı sıra, mimarlık ve mühendislik açısından güvenli bir yapının üretilmesi için tüm donanıma, bilgi birikimine ve yetkinliğe haizdir. Güvenli ve kaliteli yapıların inşa edilebilmesi için mevzuattaki tüm eksiklerin giderilmesi ve güçlü bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır. Özellikle denetimde yaşanan aksamalar ne yazık ki, yapı kalitesinde suiistimallere neden olabiliyor.
Sektördeki en temel ve büyük sorunların başında, etkin piyasa denetimi ve Yapı Yasası’nın olmaması geliyor. Türkiye’de çok acil bir Yapı Yasası’na ihtiyaç var. Bu yasanın çıkarılması, bir sektörü değil, tüm ülkeyi kalkındıracak bir hamle olacaktır. İnşaat malzemelerinden yapı izinlerine kadar pek çok aşamada kontrol mekanizmasının dikkatli ilerlemesi, inşaatlarda sağlam zemin, inşaat malzemelerinde sağlık ve güven unsurlarının ön planda tutulması gerekmektedir. Denetimdeki aksaklıkları çözemezsek kalitesiz ve plansız yapılaşmadaki sorunların önüne geçmemiz mümkün değil.
Türkiye inşaat malzemesi sektörü doğayı, doğal malzemelerin davranışını imite ederek kendi malzemelerini yaratmaktadır. Bunu da büyümenin ve sürdürülebilirliğin itici gücü olan AR-GE ve inovasyon ile gerçekleştirmektedir. Ama altını çizmek istediğim bir husus var; her derde deva ürün yapma kabiliyeti bir AR-GE marifeti değildir. Bir malzeme içine çok fazla özellik koymak da bir AR-GE faaliyeti değildir. Yani her derde deva malzeme yapalım derken hiçbir derde deva olamayan malzemeleri değil, bir fonksiyonu tam olarak yerine getiren ve dünyaya örnek olan malzemeleri üretmemiz, doğal malzemelerle mühendisliği ustaca birleştirmemiz gerekmektedir.
Türkiye İMSAD olarak, vizyon ve taahhütlerimizle tüm gelişmeleri harmanlayarak, üye şirketlerimizin çalışmalarını destekliyoruz. Çünkü bugün, enerji verimli ürünlere yönelme, inovasyon yatırımlarını artırma gibi eğilimler ve buna bağlı olarak hızla artan ve değişkenlik gösteren regülasyonlara uyum sağlama, diğer sektörlerin de önemli bir paydaşı olan inşaat malzemeleri sanayisini yakından ilgilendiriyor. Bizler, kaliteli, inovatif ve rekabetçi malzeme üretimiyle sektörümüzü ileriye götürmeye ve küresel arenada gururla temsil etmeye devam edeceğiz.
Dijitalleşme, Dijital dönüşüm ve nesnelerin interneti kavramları hakkında ülkemizin geldiği noktayı nasıl değerlendirirsiniz?
İnşaat sektörü, topyekûn bilgi ve bilişim çağının dinamiklerinden etkilenmektedir. Gelişmiş ülkelerin standartlarıyla kendini sürekli geliştirirken içinde bulunduğu coğrafyanın yeniden modern bir şekilde imarında öncülük yapmaktadır.
Hayallerimiz dijital iken gerçeklerimizin manuel olduğunu unutmamalıyız. Üretimlerimizin %90’dan fazlasının KOBİ’lerde olduğunu, OSB’lerdeki alt yapı eksiklerimizin çok fazla olduğunu, sanayinin hızlı ve plansız kentleşme nedeniyle hala yerleşik olamadığını ve göçebe olduğunu, ülkemizde kullanılan yazılımların %60’a yakın kısmının lisanssız olduğunu ve siber saldırılara açık olduğumuzu unutmadan; önce alt yapı ve insanlarımıza yatırım yaparak dönüşüme buradan başlamak ve sonra manuel sanayimizi dijital sanayiye dönüştürmek zorundayız.
Türkiye İMSAD olarak, son dönemde odaklandığımız ana konulardan biri de teknolojik gelişmeler. Aslında teknoloji odaklı değişimin ilk adımını, 2015 yılında düzenlediğimiz 7. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi’nde atmış, dünyadaki değişim sürecini konuşup, malzemelerin gelişim sürecini değerlendirmiştik. 2017 yılında geniş bir katılımla gerçekleştirdiğimiz 8. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi’nde de, ‘Geleceğe Yatırım: Dijital Dönüşüm’ temasıyla Endüstri 4.0, dijitalleşme ve teknolojik gelişmeler gibi konuları ele alıp, bu ülkenin sanayicileri olarak dijital dönüşüme nasıl ayak uydurabileceğimizi ve bu konuda neler yapabileceğimizi ele aldık. Bu yıl düzenleyeceğimiz 9. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi’nin temasını “Rekabetin Şifreleri: Dijitalleşme&İnsan” olarak belirledik. İçinde bulunduğumuz rekabet ortamında dijital dönüşüm, yönetim anlayışı ve çalışanın dönüşümü önemli başlıklar arasında yer alıyor. Dolasıyla bu yıl da Zirvemizde dijital dönüşümü insan faktörü ile birlikte detaylı olarak masaya yatıracağız.