Bizden Haberler Dergimizi ilk yayınlanmaya başladığı birinci sayısından itibaren mesleğimiz ile ilgili konularda genç arkadaşlarımızı bilgilendirmek üzere Akademik nosyonu olmasa da muhtelif yazılar ile bazen espriler de katarak desteklemeye çalıştım.
Ancak gittikçe gelişen Derneğimizin üye sayısı ve kalitesi ile aramıza yeni katılan meslektaşlarımıza yazı imkânı yaratabilmek için yazılarıma ara vermiştim. Dernek Başkanımız ve dergi editörlerimizin (yayın kurulundaki arkadaşlarımızın) sitemleri ile Kıssadan-Hisse olabilmesi için tekrar Akademik olmayan bir şeyler yazmaya daha doğrusu anlatmaya karar verdim.
Yazıma başlamadan önce, Ülkemizin kurumsal olarak en eski ve değerli yüklenici firması olan STFA nın kurucularından Sn. Feyzi Akkaya’nın hazırladığı İnsan – Prototip olarak Mühendis grafiğini dikkatlerinize sunmak isterim.
Bu grafiğin neresindeyiz?
Beni soracak olursanız (Eskime-Bunaklık sınırı) “Hikâyeler” devresindeyim. Bunu görünce neler yazacağımı tahmin ediyorsunuzdur. Üstadımız Sn. Feyzi Akkaya’yı itirazlarımız ile kıracak değiliz herhalde.
Öyle ise hikâyelerimize başlayalım.
Ancak bunlar yine Kısadan – Hisse olsun. Ne dersiniz?
Sizlerin de uygun göreceğinizi kabul ederek yazının başlığı “Hatalardan mı , Deneyimlerden mi?” olsun diyerek hikayelerimize başlayalım.
Sn. Fevzi Akkaya’nın grafiğini incelersek, Mühendislik Bilgisi için temel kabul edilen, okuldan alınan bilgi ve buna tecrübe’ nin ilavesi ile Mühendis’ in toplam bilgisini değerlendirdiğini görürüz. Yaşamımızda çoğunlukla gerek kendi çalışmalarımızdan gerekse meslektaşlarımızın başarılı çalışmalarından örnekler alarak işlerimizi gerçekleştirmeye dolayısı ile tecrübe (deneyim) edinmeye ve arttırmaya çalışırız.
Peki, meslek bilgimizi dolayısı ile yapım kabiliyetimizi artırmak yalnız başarılı çalışmalardan mı mümkündür? Karşılaştığımız negatif olaylar ve bunların getirdiği “Hatalar” bize ders alarak ileride pozitif uygulamalarımızı etkileyecek deneyimler kazandırmaz mı?
Evet ise;
“Bilgi artışı” deneyimlerden olduğu gibi Hatalardan da olacaktır. Ayrıca hatalar bazen üzücü bazen ironi olarak akıllarda daha kolay kalacaktır. Ancak önerim “kendi hatalarınızdan değil başkalarının hatalarından deneyim kazanın” olacaktır.
İlkokul yıllarında oyuncaklarımızı kendimiz yapmaya çalışırdık. Bunların en kolayı bugün inşaatlarda kullanılan önden bir tekerlekli metal el arabalarına benzeyen ve çivi sandığına, marangoza kestirilen bir tekerlek iki kol ve iki ayak ilave edilen el arabasıydı. Ben bu arabayı, ilave ettiğim 4,5 V yassı pil ile küçük bir ampul kullanarak ışıklandırmıştım. Pilden ampule giden telleri bağlayıp-açarak ampulün ışık vermesini sağlıyordum. Ancak benim ampul telleri açınca yanıyor, telleri birbirine değirince sönüyordu. Pil de çok çabuk tükeniyordu.
Sonradan öğrendim ki ampulün sönmesi için pili kısa devre ediyormuşum. Hatayı öğrenince düzelttim ama çok miktarda pil tükettim. Bu benim teknik olarak hatırladığım ilk deneyimimdi.
Böylece başladığım yazıma yaşanmışları kısa kısa anlatarak devam etmeyi arzuluyorum. Tabii her zaman hatalar olmayacak pozitif olaylardan da deneyimler olacak. Eminim Sizler ’in de böyle birçok deneyimleriniz vardır.
Bu kısa hikâyeden sonra Üniversite yıllarına ilerlemek istiyorum. Üniversite yıllarında, ilçem olan İnegöl Belediyesi’nden burs almıştım. Fakat son sınıfa kadar Belediye’nin elektrik tesisleri ile ilgilenmemiştim. Son sınıfta, ya hayata atılma düşüncesi ağır bastı ya da meslekte yapılabilecek konulara ilgimizin artığından mıdır (?) Belediye’nin elektrik üretim tesislerini incelemeye karar verdim.O tarihlerde İl ve İlçe Belediyeleri elektrik enerjisi üretim ve dağıtımını enterkonnekte sisteme bağlı olmadan müstakil olarak kendileri yapmaktaydı. İlçe’ de 1 adet 520 kVA, 1 adet 250 kVA, 1 adet 160 kVA olmak üzere toplam 930 kVA Dizel- Jeneratörlü santral ile her biri 160 kVA olan 2 adet Francis (su ) Türbin-Jeneratörlü toplam 320 kVA hidroelektrik santralı mevcuttu. Toplam gücü 1.250 kVAolan üretim ünitelerinden ancak 550 – 600 kW enerji alınabiliyordu. Bu da tüketim gücünün takriben 1.000 kW olduğunu tahmin ettiğim İlçe’ ye yetmiyor, dolayısı ile mahallelere programlı olarak günün belli saatlerinde enerji verilebiliyordu. Ağaç işleri üretimi ağırlıklı olan küçük sanayi bölgesine mümkün mertebe devamlı enerji verilebilmesi planlanıyordu. Geceleri tüketim düşük olduğu (takriben 150- 200 kW ) için fazla sorun olmuyordu. Kısa bir araştırma ile bunun ilçedeki küçük sanayi yoğunluğundan dolayı çok yüksek olan reaktif enerjiden kaynaklandığını tahmin ettim. Bunun üç negatif etkisi vardı.
- 1.250 kW kurulu güç ten min. 1.000 kW güç alma imkânı olmasına rağmen 500 – 600 kW alınabiliyor.
- 320 kVA Hidroelektrik santralda mevcut su kapasitesi imkânına rağmen min. 230 kW üretim yerine 160 kW üretilebiliyor.
- 930 kVA gücündeki Dizel – Jeneratör üniteleri yarı yükte çalıştıkları için yakıt sarfiyatları en az %20 daha fazla oluyor.
Bunları ilçedeki teknisyenlere anlatmanın zor olduğunu biliyordum. Onun için bir rapor hazırlayarak Belediye Başkanı’na gönderdim. Maalesef bir cevap alamadım. Sözlü çabalarım da boşa çıktı.
İhtisas (Master) sınıfını da tamamladıktan sonra Belediye Elektrik İşletmesi Mühendisi olarak çalışmaya başladım. Sorun devam ediyor ben ise devamlı gündemde tutuyordum. Belediye Başkanı benim önerimi Bursa İller Bankası ve Etibank Şebeke Tesis Mühendislerine sormuş, onlar da “ilçenin elektrik dağıtım siteminin 6 trafodan 16 trafoya (takriben toplam 5.000 kVA) çıkarılarak yenilenmekte olduğunu, kısa zamanda da enterkonnete sisteme bağlanacağını” dolayısı ile bu sorunun ortadan kalkacağını ifade etmişler.
Bir yıl sonra Elektrik Dağıtım sistemi yenilenerek işletmeye açıldı. Akabinde Enterkonnekte sisteme bağlandı.
Etibank Yük Tevzi ile yaptığımız anlaşmaya göre Sözleşme gücümüz 1.000 kW tı. (Bu gün İlçe de TEİAŞ TM’nde 400 MVA 154/34,5 transformatörler mevcut ve ikinci bir TM inşa ediliyor.) . Sözleşme yaptığımız ay sonunda Etibank tarafından enerji tüketim bedeli olarak 10.000,- TL/Ay Aktif enerji bedeli, 10.000,- TL/Ay Reaktif enerji bedeli olmak üzere toplam 20.000 TL/Ay fatura edilmişti.O günlerde reaktif güç kompanzasyonu tesis etmek mecburi olmadığı gibi sanayi abonelerine reaktif güç bedeli uygulanmıyordu. Ancak İl ve ilçelere enterkonnekte sistemden verilen enerjiye çok düşük birim fiyatla ve düşük bir oranla (reaktif güç/aktif Güç oranı) reaktif güç bedeli tahakkuk ettiriliyordu.
Faturadaki değerler bu konudaki çalışmalarımın teyidi olmuştu. Ayrıca Dağıtım trafo adedinin artması ve bu trafoların yeteri yükte çalışmaması da Reaktif gücün daha fazla artmasına sebep olmuştu. Belediye başkanı ile yaptığım görüşmede faturadaki reaktif enerji bedelini yapacağımız 100.000-TL’lik bir yatırımla düzeltebileceğimizi, bunu en geç iki ay gibi bir sürede gerçekleştirebileceğimizi açıkladım. Böylelikle onayını aldım. Çalışmayı bir ay içinde gerçekleştirdik ve üçüncü faturadan itibaren bir daha reaktif enerji bedeli ödemedik.
Bu çalışma Ülkemizde Şehir bazında yapılan ilk reaktif güç kompanzasyonu çalışması olmuştu.
Tabii ki hikâye burada bitmiyor. Şehir için yapılan reaktif güç kompanzasyonunun o günkü şartlarda (yıl 1965) nasıl gerçekleştirilebildiğini Etibank Yük Tevzi’ nin tepkisini ve civar illerdeki Belediye Elektrik Şirketleri’nin düşüncelerini inceleyelim. Bunun yanında o yıllarda yürürlükte olan 10195 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve bu Kararnamenin mühendis ve teknik elemanlara kazandırdıklarını gelecek yazılarımızda birlikte hatırlayalım.
Şimdilik Hoşça kalın. 03.09.2019
İnterconnecté : Fransızca bir kelime, Birbirine bağlı, bağlaşımlı
Compensateur : Fransızca,
Compens : İngilizce, Kök
Kompanzasyon : Türkçede kullanılan şekli,
Tahsin Y. Armağan (YTÜ 1963/1965)