Cep telefonunun 90’larda hayatımıza girerek önce ulaşılabilirliğimizde yarattığı gelişimi, sonrasında 2000’lerin sonunda “akıllı telefon”lara dönüşerek, bir telefondan fazlası olmaları ile hem iletişim şeklimizi kalıcı olarak değiştirdi hem de birçok konuda hayatımızı kolaylaştıran bir devrime neden oldu. Ve şimdi de devrim sırası elektrikli araçlarda!
Peki bu araçlar, otomobiller, birer ulaşım aracı olmaktan öteye nasıl geçecekler? Bizlere ulaşımdan başka nasıl hizmetler sunabilirler? Sunabilirler mi ki? Elektrikli araç ise cevap evet. Bir araç elektrikli ise, otonom sürüşe ve geleceğe de daha yakın ve yatkın olabiliyor, aynı zamanda taşıdığı bataryası sayesinde farklı enerji ihtiyaçlarını da karşılayabiliyor.
Elektrikli araçların şarj olabilme güçlerinin artmasıyla, şarj süreleri her geçen gün kısalıyor. Örneğin ABB’nin 360kW gücünde ve 4 aracı aynı anda yüksek hızla şarj edebilen Terra 360 modeli, şarj ettiği otomobile de bağlı olarak 3dk gibi kısa bir sürede 100km menzillik bir şarj işlemi yapabiliyor. Her geçen gün bu yüksek hızlı cihazların adetleri de artarken, menzil endişesi de yok oluyor.
Ancak bu da bizi bir sonraki “challenge”a götürüyor: sınırlı enerji altyapısı!
Nüfusun çoğunluğunun elektrikli araca geçtiği dönem çok uzakta değil ve o gün geldiğinde endişemiz ne şarj süresi ne de menzil olacak. Bizi sınırlayan kısıtlı “temiz” enerji ve bunun paylaşımı olacak. Bu nedenle şebekemizin, gün içindeki enerji talebini karşılamak için hepimizin desteğine ihtiyacı olacak. Kimimiz kurulu çatı solar enerji sistemimizdeki üretimi şebekeye satarken, kimi rüzgâr enerjisinden elde ettiği enerji ile şebekeye katkıda bulunabilecek.
Peki ya yüz binlerce, milyonlarca elektrikli araç ve bataryaları?
Acil ihtiyacımızın olmadığı ve o anda kullanmadığımız her elektrikli araç ve o sırada dolu, şarjlı bataryası bizler için bir kumbara ve şebeke ise banka görevi görecek. O sırada ihtiyacımız olmayan, dolu bataryamızdaki enerjiyi şebekeye geri satabilecek ve “prime time”daki yüksek enerji talebini karşılamaya katkıda bulunabileceğiz. Hem de bunu akıllı telefonumuzdan döviz alıp satar gibi rahat bir şekilde, gün içinde değişen kurla yaptığımız alışveriş gibi, değişen enerji birim fiyatına göre yapabileceğiz.
İşte burada ABB gibi üreticiler, bir tarafta enerji şirketleri ve şebeke ile, diğer tarafta otomobil üreticileri ve bataryalar arasında çok kritik bir görev üstlenmiş durumda. Gün içinde yapılacak her alım satımın, bataryaların sağlığını koruyarak en güvenli şekilde gerçekleşmesi için köprü görevi gören çözümler ile hayatımızı kolaylaştırıyor.
Ve bu devrimle birlikte, eskiden bizi sadece A noktasından B noktasına götüren araçlarımız, artık birer para kazanma aracı da olma yolunda hayatımıza katkıda bulunuyorlar.
Elektrikli otomobiller ve şarj alışkanlıklarımız
Özellikle içten yanmalı bir otomobilden, elektrikli otomobile ilk kez geçenlerdeki eğilim genellikle elektrikli otomobili de tıpkı bir içten yanmalı, fosil yakıtlı bir otomobil kullanmak gibi oluyor. Halbuki elektrikli otomobiller, şarj edilmesi durumu açısından fosil yakıtlı araçların, farklı bir “yakıt türü”ne sahip bir türevi olmaktan daha çok, bizi seyahat ettirmeye başlayan cep telefonlarımız gibidir demek daha yakın bir benzetme olacaktır.
Cep telefonlarımız da şarjları bittiğinde, 2-3 dakikalığına bir “istasyona” uğrayıp şarj etmediğimiz gibi, elektrikli otomobillerimizle de bu şekilde bir kullanım en pratik çözüm olmayabilir. Bundan ziyade, hepimizin gece şarja takıp, sabah ful şarj ile güne başladığımız ve yine günü geçirmesini umduğumuz telefonlarımıza benzer bir kullanım şekli çok daha yakın bir gerçeklik. Neyse ki çoğu elektrikli otomobil modeli, birçoğumuzun günlük kullanımı için bir günden çok daha fazlasını karşılayacak menzile sahip.
O halde, belki de şarj süreleri, menzil kaygısı sanıldığı kadar endişe verici bir durum değildir?
Son 5 yıldır elektrikli otomobil kullanıcısı olarak, tüm kullanıcıların günlük kullanımlarında ve uzun yolda işlerine yarayacak ve bataryalarının ömrüne katkıda bulunacak iki pratik tavsiyede bulunmak isterim;
Şehir içi kullanımda
Aracınızı çoğu zaman %80’den fazla şarj etmenize gerek yoktur. Sonuçta her gün uzun yola çıkmıyoruz. Böylece bataryalarımız her seferinde tam şarjlı ve en yüksek gerilim seviyesinde bulunmayarak daha az yıpranacaktır.
Şehirlerarası kullanımda
Aracınızın şarj dolum grafiğini bilmenizde büyük fayda var. Böylece şarj molalarınızda, grafiğin çok yavaşladığı anları beklemeyip, bir sonraki şarj istasyonunda, grafiğin yine hızlı olduğu anlardan yararlanıp zaman kazanabilirsiniz.
Her aracın bir nevi parmak izi gibi olan, kendine özgü şarj dolum grafiği, araç üreticilerinin batarya yazılım mühendisleri tarafından, ilgili bataryanın bir taraftan en sağlıklı ve uzun ömürlü, diğer taraftan bu güvenli limitler içinde en hızlı dolabileceği şekilde tasarlanmış sınırlamalardır. Bir elektrikli araç şarja takıldığında, araç “master” cihaz ise “köle” olur ve şarj cihazı aracı itaat etmelidir.
Yazar: Recep MERT / ABB