Bilgi ve Beceri

Nerede kalmıştık,

Önceki sohbet yazımızda kısaca meslek yaşamının psikolojisinden, çalışma hayatımızda yaptığımız veya yapabileceğimiz hatalardan ve bunların kazandıracağı deneyimlerden bahsetmiş, buna bağlı olarak ülkemizde şehir bazında yapılan ilk kompanzasyon çalışmasını örnek olarak göstermiştim. Ancak o günlerde bu çalışmanın nasıl gerçekleştiğini anlatmakta yarar görüyorum.

Hatırlarsanız bu çalışma için bütçemizi 100.000TL olarak tespit ettiğimi ve gerekli onayı da aldığımı belirtmiştim. Alınan onayın akabinde ‘’Elektrik İşletmesi Hesap İşleri Görevlisi’’ ile hızla İstanbul’a, daha doğrusu Bankalar Caddesi – Karaköy İstanbul’a ulaştık. Tüm elektrik mağazaları kazan biz kepçe kondansatör arıyoruz. Mağazaların yanında yurt dışı firmalarının temsilciliklerinden de soruşturuyoruz. Ancak, (Kemeraltı caddesinde Saint – Benoit okulunun karşısında bir binanın ikinci katındaki rahmetli Elektrik Yüksek Mühendis Hasan Halet Işıkpınar hocamızın oğlu Öztürk Işıkpınar ve kardeşinin mühendislik bürosunda.) İsvicre Freibourg firmasından numune olarak getirilen 25 kVar bir ünite bulabildik. Bizim ihtiyacımız takriben 350 – 400 kVar idi. Fakat verdikleri bilgi bulabildiğimiz kondansatörden daha önemliydi; “Şişe Cam şirketinin Paşabahçe fabrikasında, Alman firması tarafından yapılan yeni tesislerde kullanılmak üzere kondansatörler de getirilmiş ancak o günlerde kompanzasyon mecburi olmadığı reaktif enerji bedeli uygulansa dahi çok düşük olduğu için getirilen kondansatörler tesis edilmemiş ve ambara kaldırılmıştı.”

Bu bilgiyi alır almaz soluğu Paşabahçe de aldık. İlgililer ile yaptığımız görüşmede ihtiyacımız olan kondansatörlerin tamamını üstelik bütçemizin yarı fiyatına satın aldık. Tamamda bu kondansatörlerin nasıl anahtarlayacaktık.!?  Kontaktör yok, reaktif güç rölesi yok, yok, yok… Kullanacağımız yer küçük sanayi sitesi bölgesi, ticarethaneler var, konutlar var. Gündüz yükü gece yükünden çok fazla, gündüze göre yaparsak gece aşırı gerilim, geceye göre yaparsak başka sorunlar…

Bilgi ve Beceri 1

Tekrar Bankalar Caddesine döndük. Kontaktör yerine yine o günlerde kullanılan, üzerinde start – stop butonu bulunan yağ dolu çelik bir kutu içinde çalışan kontaktörlerden (yağlı şalterler) satın aldık. Bu işimizi görecekti. Böylece projenin ikinci fazını da halletmiştik. Kondansatörleri Küçük Sanayi Bölgesi’ndeki 3 ayrı trafo merkezine tesis etmemiz uygun olacaktı. Küçük Sanayi Bölgesi’ndeki atölyeler yalnız gündüzleri çalışıyordu. Kondansatörleri devamlı devrede tutmamız halinde geceleri aşırı gerilim yükselmeleri olabilecek ve o bölgedeki konutlar zarar görecekti. Bugün geliştirilmiş olarak kullandığımız reaktif güç kontrol röleleri de yoktu. Belki yurt dışında vardı ama getirtebilmemiz imkânsız gibiydi. Projenin üçüncü fazı olarak ona da bir çare bulduk. Sokak aydınlatmasını mevsim şartlarına göre devreye alıp çıkaran, mekanik astronomik şalterler trafo merkezlerine tesis edilmişti. Bunlardan istifade ederek kondansatörlerin devreye girip çıkmasını sağladık. (Sokak aydınlatması devreye girdiğinde kondansatörler devreden çıkacak, sokak aydınlatması devreden çıkınca kondansatörler devreye girecek şekilde.) İki Sistem on gün gibi çok kısa zamanda, bizim hedefimizden de önce gerçekleşti ve düzenli de çalıştı.

O ay için gelen faturada reaktif enerji bedeli görünmüyordu. O günlerde iki yılda bir yapılan sayaç ayarları için işletmemiz ilgilileri, sayaçları Bursa ve Eskişehir Elektrik işletmelerine götürüyorlardı. Bu olayı ve faturadaki kazancı anlattıkları zaman kimsenin inanmadığına dair cevaplar getirmişlerdi.

Yaptığımız bu işlemin akabinde ilginç bir olay meydana geldi. Reaktif enerji bedeli olmayan faturadan sonraki günlerde işletmemizdeki teknisyenler, ilçemizi besleyen 34,5 / 15 kV trafo merkezine, Ankara Etibank Yük Tevzi’ den mühendisler geldiğini ve bazı ölçümler yaptıklarını ilettiler. Trafo merkezine gittiğimde gelen meslektaşlarımın sayaç ölçü devrelerinde kontroller yaptıkları dikkatimi çekti. Gelenlerden biri hem Bursa’dan hemşerim hem de Yıldız Teknik Okulu’ndan ağabeyim Halit Rodoplu idi. Ne gibi kontroller yaptıklarını sorduğumda, “İlçemizin reaktif tüketiminin fazla olduğunu ancak ikinci ayda bunun sıfırlandığını, dolayısı ile ölçüm devrelerinde bir hata olabileceğini ” belirttiler. Kendilerine kompanzasyon olayını anlattığımda hem şaşırdılar hem de kendilerine haber vermediğim için sitem ettiler. Çünkü Ankara’dan İnegöl’e sırf bu iş için gelmişlerdi. Sonunda hep birlikte neşe içinde köfte yemeğe gittik.

İlk işim olarak çalışmaya başladığım İnegöl Belediyesi Elektrik İşletmesi’nde karşılaştığım olaylar bununla bitmiyor; yine o günlerde şehir dağıtım sistemi olarak 34,5 kV tesis edilmeye henüz başlanmamıştı. Birçok yerde mevcut olan 6,3 ve 10 kV sistemler yerine 15 kV uygulaması başlamıştı. İl – ilçe elektrik dağıtım sistemlerinin projeleri, ünitelerin tip projeleri ve şartnameleri iller bankası tarafından yapılıyordu. Şehir içindeki 15 kV dağıtım için kullanılan mesnet izolatörlerinin bağlantı demiri yükseklikleri 15 kV gerilime göre Faz-Toprak arası (8,6 kV için) 15 cm. olacak şekilde tespit edilmişti. Fakat, bilhassa bulutlu havalarda direğe konan kuşların en küçük hareketlerinde toprak kısa devresi oluyor ve açma trafo merkezinde olduğu için şehir karanlıkta kalıyordu. 34,5 /15 kV, 3 MVA trafo merkezinin işletmesi Adapazarı’ndan yapıldığı ve anahtarı işletmemize verilmediği için Adapazarı’ndan gelecek mühendisi beklemek zorunda kalıyorduk. Enerjilendirme için trafo merkezindeki kesicinin devreye alınması kafi gelmiyordu. O yıllarda dağıtım trafolarının A.G. tarafında kullanılan EAW şalterlerin termik röleleri açma devreleri şalterin düşük gerilim bobinine bağlı olduğundan, (Düşük gerilim bobinini devre dışı bırakmak şalterin koruma yapmasına mani olmaktı.) 17 trafodaki şalterler devre dışı kalıyordu. Yeniden enerjilendirme için tüm dağıtım trafolarının tek tek devreye alınması gerekiyordu. Bu açmaların kuşların tüneme zamanı olan akşamüstü ve akşam ezanı saatine rastlaması sebebi ile dedikoduların nerelere vardığını siz hayal edin.

Bilgi ve Beceri 2

Bu olaylar bize; “Tesisleri projelendirirken teorik hesap ve düzenlemeleri mutlaka dikkate almalıyız. Ancak önceki çalışmalarımızdan edindiğimiz pratik uygulamaları da beraberinde düşünmeliyiz.” deneyimini kazandırmıştı. Etibank Adapazarı’nı (Çok çalışkan değerli ağabeyimiz, Elk. Müh. Ahmet Birinci’yi) ikna ederek trafo merkezinin anahtarını ve devreye alma yetkisini aldıktan sonra biraz olsun dedikodulardan kurtulduk. İlkyazımda ilçemizde 320 kVA (2 x 160 KVA) hidroelektrik santralı olduğunu, ancak reaktif güç ihtiyacı sebebi ile bundan ancak 160 kW alabildiğimizi belirtmiştim. Enterkonnekte sisteme bağlanınca bu üniteleri enterkonnekte sistemle senkronize olarak çalıştırdık. Kompanzasyon sistemini kurunca ve bu ünitelerin jeneratörlerinin ikaz akımlarını arttırınca 320 kW almaya başladık. Fakat ilçemizde gece elektrik tüketimi 200-250 kW’ı geçmiyordu. Hidroelektrik santralımız depolu (barajlı) olmadığından üretilen fazla enerji enterkonnekte sisteme bedelsiz veriliyordu.

Bilgi ve Beceri 3

Bu konuda Etibank Yük Tevzi Daire Başkanlığı’na; “ Üretilen fazla enerjinin satın alınması için ikinci bir sayaç konulmasını veya mevcut sayaçların geri dönmeli olarak düzenlenerek aldığımız enerjiye mahsup edilmesini” talep eden bir yazı gönderdik. Gelen cevap ; “ Fazla enerji üretilen saatlerde o bölgede bu enerjiyi tüketecek müşterinin bulunmadığı dolayısı ile fazla enerjinin satın alınamayacağı.” şeklindeydi. Bu kadar küçük güç için dahi cevap verilmesi bizleri memnun etmişti. Bu gün acaba böyle bir cevap gelir mi?

Bilgi ve Beceri 4

Yeni mezun olduğumuz yıllarda hocalarımız okulda asistan olarak kalmamız için öneri getirirlerdi. İstanbul’da kalmanız halinde ev kirası en az 300TL, yakıt vs. ödemeleri takriben 100TL, Yol masrafı 100TL, toplam 500TL. Peki, alacağınız aylık ne kadar? 600TL civarında. Ek iş olmadan asistan olarak kalmak ne mümkün. Hele bir de sizden “Oğlum mühendis oldu.” diye destek bekleyen aileniz varsa! Ya da burs aldığınız kuruluşta çalışma mecburiyetiniz varsa! Eyvah, eyvah.

Böyle olunca da mecburen Ankara’nın yolunu tutarsınız. Çünkü tüm çalışabileceğiniz kurumların merkezi orası. Hiç yalnız olmazsınız. Öğle paydosunda Sıhhiye ile Bakanlıklar arası yürüyüşe çıktığınızda bir önceki, bir sonraki mezunlardan en az yirmisi ile karşılaşırsınız. Peki, Ankara’da kiralar mı ucuz, yoksa geçim mi bedava? Hiç de öyle değil; çünkü 10195 sayılı teknik personel kararnamesine göre istihdam ediliyorsunuz. Nedir bu kararname? Bu kararname yalnız teknik personele uygulanıyor. 4 yılık üniversite veya yüksek okullardan mezun olan mühendislere 44TL/gün , 5 yıllık üniversite veya okullardan mezun olan mühendisler 52TL/gün baz yevmiye veriliyor. Ancak tüm kuruluşlar mühendis istihdam edebilmek için bunun iki üst derecesini veriyorlar. Yani 44TL/gün yerine 66TL/gün, 52TL/gün yerine 74TL/gün. Ayrıca günlük harcırahınız 24,75TL/gün. O günlerde Ankara’da Necatibey Caddesi’nde, Atlantik Oteli’nde bir kişi konaklama ücreti kahvaltı dâhil 10TL/gün. Şimdi bunu bir de yukarıda belirttiğimiz hususlar ile mukayese ediniz.

İnegöl Belediyesi Elektrik İşletmesi Mühendisi olarak 44TL/gün baz yevmiye ile işe başladım. Aynı zamanda Bursa Erkek Sanat Enstitüsü bünyesinde açılan Akşam Tekniker Okulu’nda 1. ve 2. Sınıflara elektroteknik dersi vermek üzere hocalarım tarafından davet edildim. Ayda 600TL oradan kazancım vardı. Güzel bir gelirdi. Bununla ne yaparsınız? Tabi ki öğrencilerinizi sık sık yemeğe davet edersiniz.

Peki, bu kararname ne zaman ve ne için çıkarılmış. Bu konuda çok fazla bilgim olduğunu söyleyemem. Ancak bu kararnamenin, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin kuruluşu ve ülkemizin teknik eleman ihtiyacının karşılanması ile ilgili olduğunu tahmin ediyorum. Kendisi ile sohbet yaptığım Sn. Vecdi Diker bana bu anlamda açıklamalarda bulunmuştu. Rahmetli Vecdi Diker İstanbul Caddebostan Amerikan Kolejinden mezun olduktan sonra tahsilini Amerika’da tamamlamış ve Karayolu İnşaat Mühendisi olmuş. Nafia vekâletinde çalışırken 1950 li yıllarda Karayollarını, Devlet Su İşleri ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ni kuran mütevelli heyette görevlendirilmiş.(Karayolları Genel Müdürlüğü, Sn. Vecdi Diker’in ismini İstanbul’da Altunizade – Ümraniye arasındaki yolun tünellerinden birine verdi ve hakkında bir anı kitabı yayınladı.)

Kararnameye gelince; biliyorsunuz 1950 yılından itibaren birçok ödün vererek Birleşmiş Milletler teşkilatına girdik ve Amerika ile siyasi ve ekonomik ilişkilerimizi geliştirdik. Bu ilişkiler çerçevesinde Devlet Karayolları ve Devlet Su işleri, ülkemizdeki uzmanlar içinden görevlendirilen (Biri, Sn. Vecdi Diker idi.) mütevelli heyeti ile birlikte Amerikalı uzmanlar tarafından organize edilerek kuruldu. Bu kuruluşların tüm donanımları ölçüm aletleri, tüm vasıta ve iş makineleri dâhil olmak üzere Marshall planı kapsamında, Amerika tarafından hibe edildi.

Devlet Su İşleri’nin vasıtaları yeşil,Devlet Karayolları’nın ise turuncu renkli idi. Ancak bu kuruluşların proje geliştirme ve yapımı için lisan bilen mühendislere ihtiyacı vardı. Oysa ülkemizde yalnız Robert Kolej’i (Şimdi Boğaziçi Üniversitesi) İngilizce öğretim yapıyordu. Onun mühendis mezunları da genellikle yurt dışında çalışmayı (Galiba biri hariç, DSİ de Barajlar Dairesi Reisi olarak başarılı çalışmalar yapan Sn. Hırant Mumcan) tercih ediyorlardı. Öyle ise yabancı lisan ile öğretim yapan bir Teknik Üniversiteye ihtiyaç vardı.

DSİ ve Karayolları teşkilatını kuran mütevelli heyetine yine Amerikalı uzmanlar ile birlikte Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ nin (ODTÜ) kurulması görevi de verildi. Üniversite kurulmuştu mezunlar lisan biliyorlardı, fakat ülkemizde çalışmayı tercih edecekler miydi? Öyle ise maddi durumları için de bir çözüm üretmek gerekiyordu. İşte, teknisyeni, görevlisi ve mühendisinin istifade edeceği 10195 sayılı teknik eleman ücret kararnamesi bu şartlar altında gerçekleşmiş. Hiç unutmam benim sınıf arkadaşlarımdan birisi (Rahmetli Muhammer Doğan) 1966 yıllarında PTT de CENTO komünikasyon sistemi üzerinde çalışırken, yevmiye, devamlı harcırah ve 24 saat mesai ile birlikte takriben 3.500TL/ay ücret alıyordu.

Kısaca öğretmenlik olayını da anlatmadan geçemeyeceğim. Hocalarımın bana öğretmenlik görevi verdiği tarihte Akşam Tekniker Okulu’nda üç yıl öğretim vardı. Bursa’da yeni olduğu için bir ve ikinci sınıflar öğretimdeydi. Birinci sınıftaki öğrenciler genellikle yeni mezun fakat ikinci sınıftakiler ise çoğunlukla çok eski mezunlardı. En gençleri benim enstitüden sınıf arkadaşlarımdı. Ben bunlara matematiğe dayanan elektrotekniği nasıl anlatacaktım. Rahmetli Adnan Ergeneli hocamı taklit ederek önce matematik, sonra elektroteknik anlatmaya karar verdim. Fakat imajiner sayılar, vektörler filan derken eski mezunların kafası biraz karıştı, hatta bölüm başkanı hocam beni ikaz etti, daha basit anlatmam için. Ben yolumda devam ettim. İnanır mısınız hepsi başarılı oldu.

Dersler Cuma akşamı ile Cumartesi ve Pazar idi. Benim ikametim İnegöl’de, okul Bursa’da olduğu için çoğu zaman gece Bursa’da kalmam gerekiyordu. Bu durumlarda ya otel de ya da öğrencilerin bekâr evlerinde kalıyordum. Tabi, akşam yemeklerimde benim davetimle öğrenciler ile birlikte oluyorduk. En hoşlandığım ise; birbirimize çok yakın olduğumuz bu yemeklerde dahi, ne (Benim eski sınıf arkadaşlarım dâhil) eski teknisyenlerden ne de yeni öğrencilerden bir defa olsun “Hocam imtihanda hangi konudan soracaksın veya nasıl bir problem hazırladın ?” şeklinde bir soru ile karşılaşmadım. Beni gururlandıran en önemli olay ise ders verdiğim yıllardan tam 50 yıl sonra 2015 yılında öğrencim ve arkadaşım rahmetli Mete Ünmeriç’in cenazesinde karşılaştığım, yine öğrencim olan (O günlerde emekli olmuş rahatsızlığı sebebi ile arkadaşların kollarında gelen) Bursa’nın en eski ve tanınan elektrik teknisyeni Besim’in beni tanıması ve elektrotekniği iyi anlattığımı (En çok zorlandığı vektörler ve imajiner sayılara rağmen) söylemesi gözlerimi yaşartmıştı.

Sevgili meslektaşlarım, ders alınacak hataların ve bunlardan çıkarılacak deneyimlerin yanında böyle hatıraları da anlatmadan geçemiyor insan. Affınıza sığınarak vaktinizi aldım. Tabi ki hikâyeler yine burada bitmiyor. 10195 nereye kadar devam etti? Niçin kaldırılıp 657 uygulaması başlatıldı? İnegöl Elektrik İşletmesi’ndeki görevimi tamamlayarak nereye gittim? Mesleğimiz ile ilgili olarak neler yaptım? Neler ile karşılaştım? Şehirlerde 34,5 kV uygulaması nasıl başladı? İlk 154 – 380 kV trafo merkezleri ihaleleri nasıl yapıldı? Gelecek yazılarımda sizlere, sizlerin katkıları ile anlatmaya çalışayım.

Şimdilik hoşça kalın.

Tahsin Y. Armağan
Elektrik Yüksek Mühendisi
ETMD Yönetim Kurulu Üyesi

Bilgi ve Beceri 5